Çoğu insana göre dünyanın en havalı işidir akademisyenlik. Tabi akademisyen arkadaşlardan dinlemek gerekir işin havasını. 
Bir de bu işin havalı olma kısmını, herkesten daha iyi bilen akademisyen eşleri var.
Bir akademisyen eşi olmanın zorluğu, elbette akademisyen eşi olmadan bilinmiyor. 
Uzaktan davulun sesi hoş gelir sözü gereği karşındakine ne kadar bu işin eksilerini anlatsan da "ama çok havalı yaa..!" cümlesini duymak zorunda kalıyorsun.

Özellikle benim gibi, akademisyen eşleriyle aynı meslekten olmayan ev hanımı, öğretmen vs. kişilerin dünyasında akademisyen eşi olmayı ve bu durumun dış dünyada yansımalarına bir bakalım.

Akademisyen eşi olmanın ilk şartı; eşinizi öğrenci gibi düşünmenizdir. Zira o ev her an bir öğrenci evine dönüşme potansiyelindedir. 

(Eğer kendiniz de öğrenci iseniz bu kural tam sizlik)

Bu şartı kabullenemezseniz akademisyen eşi olmayı asla düşünmeyin.

Diğer bir kural; ders çalışma, rapor, doktora sınavı,tez vs. dönemlerinde sanki evin en ferah odasını (eşinize) kiraya vermiş bir ev sahibi moduna girip, yemek saatleri ve bazı vakitler hariç eşinizin yüzünü görmemek ve evde aşırı sessiz olma. 
Yok ben izdivaçtaki yaşlı amcaların, teyzelerin sesini duymak için yüksek sesle tv izlerim diyorsanız; bir bilim adamının kaldırabileceği türden bir evlilik değil bu, uyarmadı demeyin :)

Akademisyen eşi adayıysanız, eşinizi yurt içi/yurt dışı kongre seyahatlerine kaç gün olursa olsun gözü kapalı göndereceksiniz. Yok ben evde korkarım, yok oralarda ne yapıyor merak ederim diyorsanız, takılın peşine :D Tabi yer, konum, zaman ve maddiyat müsaitse...

Eşiniz sizinle hangi etkinlikte olursa olsun, düşüncelere dalıp bir anda Vikinglerin küçük Viki'sinin "buldum" hareketini yapar gibi gözleri parlıyorsa, bilin ki işiyle ilgili planlar yapıyordur.



Belki başka sektörden bir insana eve iş getirme denebilir ama bir akademisyene asla bunu diyemezsiniz. Kabullenin, işini kıskanmayın.

Eşiniz akademisyen ve siz de ev hanımıysanız öyle kafanıza göre planlar yapıp altın günlerinde kısır partisi filan düşünmeyeceksiniz. Çünkü belli bir statüye gelene kadar aldığı maaş sizin bu düşüncenizle ters orantılıdır. Mütevazılık şart.

Özellikle ailesinde akademisyen olmayan bazı statü düşkünü kadınların, sanki first lady imişsiniz gibi yapmacık davranmalarını ve sahte sevgi gösterilerini mümkün mertebe görmezden geleceksiniz.

Son kural; eğer eşiniz çok iyi bir üniv.de akdemisyense ve akdemisyen olduğunu bilmeden önceki tavırlarıyla, akademisyen eşi olduğunuzu öğrendikten sonraki tavırları değişkenlik gösteren kişilerden uzak durmanızdır.
(Gözünde dolar işreti yanan, statü düşkünü kadınlar)

Akademisyen eşlerinin ast. üst ilişkisi gerçekte olan bir şey midir tam bilmiyorum ama şahit olduğum durumlar oldu.
 6-7 yıl evvel bir program toplantısı için eşi Yrd.Doç olan bir öğretmen hanımın evine gitmiştik. O zamanlar akademisyen bir eşim olacağını tabi ki bilmiyordum. 

Toplantıya eşi, Prof. olan 40'lı yaşlarda bir hanım da katılmıştı. Ablanın öyle bir oturuşu, konuşması, yemek yemesi var ki sanırsın kraliyet ailesinin tek kızıyken bunu Prof.'a vermişler. 
Bayana ne iş yapıyorsunuz diye sordular; ben bir an '' Ordinaryüsüm'' diyeceğini sandım ama neyse ki ev hanımıyım dedi de onun hepimizi ezici bakışlarının altında aslında eşinin ünvanının yattığını anladık.

O gün, öyle bir ortamda bir daha asla bulunmak istemediğimi söylemiştim.
Büyük konuşmuşum, 1-2 yıl sonra bir akademisyenle evlendim :D
Gerçi etrafımda çok fazla akademisyen eşi yok, bu yüzden rahat olduğumu düşünüyorum.

Yıllardır gördüğüm şu ki ev hanımlarının birbirine davranışı, eşlerinin statüsü ölçüsünden öteye geçemiyor. Çünkü toplum olarak birbirimize, maaş bordrolarımıza göre davranıyoruz. 

Kimse sınıf farklılıkları ortadan kalktı demesin. O, Asr-ı Saadet döneminde yaşandı ve bitti.
Hala fakirler eziliyor. 

En Ehl-i Sünnet bir cemaatten olduğunu, en temiz, en adil, insanlarla da yaşadığını iddia etsen yine zengin zenginle oturup kalkıyor. 

Ahir zaman alameti olsa gerek...