2/27/2016

BASHAR MOMIN



Bir dizi düşünün, başroldeki adam ciddi anlamda kötü ama siz onun tarafını tutuyorsunuz.
Asla böyle bir dizi izlemem diyorsanız, yazımı okuduktan sonra tekrar düşünün.

Bashar Momin dizisinde, kötü karakter öyle güzel işlendi ki hepimiz o kötü karakterin kazanmasını istedik.
Dizide kin, nefret, aşk, intikam, dram iç içe geçmiş durumda.

Dizinin konusu şöyle:
Rudaba adlı kızımız istememesine rağmen, babasının ısrarıyla, daha önce hiç görmediği, Amerika'da yaşayan Buland ile nişanlanır. Buland nişan gününde bile Amerika'dan gelmemiştir.
Her ne kadar Rudaba'nın rızasını hiç sormayan babası kötülük yapmış gibi dursa da aslında niyeti gerçekten iyidir.
Rudaba'nın ve Buland'ın anneleri vefat etmiş olacak ki dizide anneleri yoktur. Babaları ise komşudurlar. Haliyle  Rudaba'nın babası, tanıdığı, güvendiği, iyi bir ailenin oğluyla kızını evlendirmek, emanet etmek ister. Buland'ın babası gerçekten de iyi bir insandır.

Bir gün Rudaba'nın babası ve nişanlısının babası akşam gezintisine çıkar.
Gasp çetesi ikisini de öldürür ve Rudaba'nın zorlu yaşamı babasını da kaybetmesiyle başlar.
Babası ölünce, abisinin evine taşınır. Abisi Adil aşk evliliği yapmıştır.
Adil, eşinin abisi Bashar ile kara para aklama işinde çalışmaktadır.

Yengesi ise hem zenginliğin verdiği şımarıklıkla hem de ruhundaki sinsilikle herkesi yönetmek isteyen bir tiptir. Rudaba'nın görücü usulü evlenmesine karşıdır ve her fırsatta onu dolduruşa getirir.

Rudaba'nın yengesinin, kız kardeşi 2 kere nişanlanmış ve abisinin mesleği yüzünden nişanlıları evlenmekten vazgeçmiştir. Nihayetinde bu kızımız da evde kalacağım korkusuyla evlilik delisi olup çıkmıştır.

Rudaba'nın hiç görmediği nişanlısı Buland vardır bir de. Bir gün çıkagelir ve Rudaba ile birbirlerine aşık olurlar.

Ve kötülerin kötüsü, aşırı aşırısı zengin Bahsar Momin... Namı değer Number One BM...
Bashar Momin'in kız kardeşleri için yapmayacağı şey yoktur. Yeter ki üzülmesinler, ağlamasınlar. Sonuçta, para var huzur var diyen bir adamdır. Ha bir de küçük kız yeğenine aşırı düşkün bir dayıdır.
Namussuzluğa tahammülü yoktur. Kara para aklama işi onun için kötü bir şey değildir. Sadece bu işle meşgul değildir. Fabrikaları, şirketleri olan bir adamdır.

Rudaba'nın nişanlısı Buland, Bashar'ın küçük kız kardeşi Tayyaba ile aynı okuldan mezundur ve birbirlerini tanımaktadırlar. Bu tanışıklık Tayyaba tarafından hoşlantıya dönüşürken hayat hepsine, özellikle Rudaba'ya türlü oyunlar oynayacaktır.

Buradan sonrası çok hafif spoiler içerebilir. Yine de izlemeden anlayamayacağınız spoiler bunlar.

Öncelikle Rudaba karakterinden bahsetmek istiyorum. Aşırı saf bir kız. Dolduruşa çabuk geliyor. Çok iyi niyetli. Evleneceği adamın, hayatına giren ilk kız olmak istiyor. Aslında aşk evliliği yapmayı istese de babasını kırmak istemiyor. Aşırı ağlak bir kız. Nişanlısına olan teslimiyetini ve sevgisini sonraki bölümlerde, karakterinin değiştiği durumlarda, gösterseydi bence hiç fena olmazdı. Rudaba'nın bazı tavırları yapmacık gelse de sonradan alıştım.
Oyunculuk açısından Faysal Qureishi'nin yanında çok sönüktü.



Ben Bashar Momin'in planlar kurarken yaptığı bu harekete, olaylar olaylar hareketi diyorum. ;)
Bu sahne için Renkli Tırtıl'ın emeğine sağlık. Benim gibi bir sürü kişi bu diziyi, Renkli Tırtıl'ın replik kolajlarından tanıdı ve hayranı oldu. Kocaman bir teşekkür ona gitsin.


İzlemeden anlaşılamayacak, spoilerimi de vereyim

1) 7. bölümde Rudaba, Bashar'ın odasına yeğeninin kıyafetiyle giriyor ve demek gülebiliyormuş deyip hafiften tebessüm ediyor ya işte orada bence inceden mesaj vardı.

2) Ruhsatiden sonraki bölümlerde konuşurlarken ama o benim nişanlımdı sevmek zorundaydım diyor ya aşırı mantık hatası vardı. O nişanlınsa bu neyin lan, demedim değil yani.

3) Bir de şu meşhur meyve suyu faciası olan bölüm vardı. Orada meyve suyunu içmeden önce kısaca şuna yakın bir şeyler diyordu ''Buraya gelmeden önce karar verdim, renklerim senin renklerin olacaktı.''vs. orada da senaristlere saydırdım. Madem öyleydi ne diye suratı beş karış gezdi, düşünceni ruhsatiden önce söylemedin de, Buland'a kulak astın be Rudaba.

Bashar Momin...
Kötünün de kötüsü, kendi deyimiyle dünyanın en adi pisliği...
Bu karaktere ne desek boş. Adam king. Kardeşleri için dünyayı yakacak biri.
Her ne kadar parasının bir kısmı haram kazanç olsa da namuslu olmaya değer veren bir insan.
Hiçbir kıza aşık olmamış, evlenmeyi düşünmemiş bir insan. Evleneceğim kızın hayatındaki ilk erkek ben olmalıyım diyen bir kötü. Nefret edilecek bir insan ama diziyi izlerken hep onun tarafında olmanız da ayrı bir başarı.

Herkesin bayıldığı bir 'Come On' sahnesi var ki orada devleşmiş resmen. Bir de o zalim adamın yeğeni karşısında kediye dönüşmesi vardı.
Asyadan Karalamalar blogunun sahibesinin şu yorumu da çok yerinde olmuş. Herkes bu sahneleri sevmişti: ''Haa birde bunların değişik bi ses tonuna sahip yeğenleri vardı şirin bi kızdı pot kırıp duruyordu ama dayısının canıydı o. Yanlış yazmış olabilirim ama dizide en sevdiğim kelimelerden biri de mamuky can dı ( dayısının canı) demekti galiba :) Birde Bashar'ın ''Oo meri Huda'' (Aman  Allah'ım ) deyişini çok sevmiştim. '' 
Ayrıca diziyi izledikten sonra Huda kelimesindeki H yi otamatik olarak hırlatarak okuyorsunuz :)





Faysal Qureishi'nin oyunculuğuna diyecek yok. Adamın dizileri arasında bir numara bu dizi. Karakterine fazlasıyla hazırlanmış ve hakkını vermiş.  Annesi de aktirismiş sanırım. MaşaALLAH ne güzel bir kadın. Faysal Qureishi deyince tabi kirpiklerini anmadan olmaz. Renkli Tırtılın şu yorumu yeterli sanırım: ''Kirpiğin adamı var.''

Daha ne olsun dizi güzel. Bölüm sayısı ve süresi kısa. Pakistan-Hindistan dizisi de seviyorsanız, kesinlikle izleyin derim.
Aslında çok kişinin keşfetmesini istemiyorum. Çünkü keşfederlerse ergene bağlıyorlar. Ağız tadıyla fanlık yapmıyorlar. Gınâ geliyor insana.


                                                         乇.乃

2/22/2016

SEN KİMSİN?

Yine diaryofmeri blogu tarafından mim'lendim. Onu da hanhanasya blogu mim'lemiştiMim'in konusu sevdiğimiz veya sevmediğimiz özelliklerimizdi.

Sevdiğim özelliklerim pek yoktur. Beni tanıyanların sevdiği özelliklerimi yazarsam kendimi övmüş olurum.
Riyayı da hiç sevmem.

Ben en sevdiğim özelliğimi yazayım. Kitap okuma alışkanlığımı seviyorum. 
Kitapsız bir hayat düşleyemiyorum.



Geleyim sevmediğim özelliklerime...

Aşırı vefalıyım. Ota, çöpe vefa borcu hissederim. En gıcık olduğum özelliğimdir.

Vefa yoksunu insanların olduğu bir dünyada,  acayip gereksiz bir huy.

Davranışları ve sözleri kolay kolay unutamama özelliğim de kötü.

Aşırı değer verme özelliğim ve üşengeçliğim fena. Tıpkı L&M'nin Mecnun'u gibiyim, üşengeçlikte.

Hangi birini sayayım ki? Çok fazla var ama kısaca sevdiğim ve sevmediğim yanlarım bunlardı.

Elbette hepimizin sevdiği, sevmediği yanı vardır.

Önemli olan bunları bilerek hayatımıza yön vermek.




2/20/2016

NURİ PAKDİL ALZHEİMER MI ?

Eğer şiire ilgili iseniz, özellikle son yıllarda bu ismi sıkça duymuşsunuzdur. Hatta kendisi ile çekilmiş fotoğraflarını büyük bir gururla paylaşan kişileri, sosyal medya hesaplarında görmüşsünüzdür. Şiirle ilgili olmayanlar ve ilk defa duyanlar için söyleyeyim, son dönemlerde moda olan 'İslamcı' tabirini bilirsiniz. Her ne kadar bu kelimeyi kullanmayı sevmesem de maalesef kullanmak zorunda kalıyorum. İşte Nuri Pakdil, bu İslamcı Şair tabirini karşılayan, Necip Fazıl'ın devam kuşağı görülen kuşaktan bir insan. 


                                  

Nuri Pakdil, bir dönem kendi kabuğuna çekilmiş, adeta dünya sistemine sırt dönmüş, hiçbir gazeteci ile görüşmemiş ve kendini sadece eserlerine vermiş bir insandı. Benim deyimimle dünya sistemine, köhne insanlığa sırt dönerken, edebiyat meydanlarını da ehli olmayanlara bırakmış bir kişi idi.

O, sırtını dönerken edebiyat her şiir yazdım diyeni bağrına basıyor ve gerçekte şiir olmayan dörtlükleri işte bu şiirdir diye tanıtıyordu. Şimdi her önüne gelenin şiir, roman vs. kitapları çıkarması, Nuri Pakdil ve onun gibi şiire, yazıya meydanlarda sahip çıkmayan edebiyatçılar yüzünden olmuştur. Yine de o benim gözümde popüler kültürün karşısında duran bir ulu çınardı, bir kahramandı.
Taa ki o çok karşı çıktığı kitap imza günlerine katılıp, daha şiir görmemiş çocukların adına imzalar dağıtana kadar... O hiç sevmediği fotoğraf çekinme ritüelini gerçekleştirene kadar...

Evet Nuri Pakdil sahalara geri dönmüştü dönmesine ama bir değişiklik vardı. Şiire meraklı arkadaşlar, yeni moda şairler birbiri ardınca beraber çektirdiği fotoğrafları, adlarına imzalattıkları kitapların fotoğraflarını paylaşıyorlardı. Bir şey vardı bir şey...
Nuri Pakdil resim çektirmezdi ki, kitap imzalamazdı ki... 
Bu insanlar nasıl bu resimleri, imzaları alabilmişti.
Sonra ardı ardına Nuri Pakdil haberleri yayınlanmaya, röportajları yapılmaya başlandı. 
Hatta dizi de konu bile oldu.
Başka bir şey var dedim hep başka bir şey... 

Araştırırken yakın olduğunu düşündüğümüz biri Alzheimer hastalığına yakalandığını, eski düşüncelerini tamamen unuttuğunu söylemişti. 
Pekâlâ olabilirdi ama etrafındakiler nasıl böyle bir şeye izin verirdi ki?
Çok geçmeden böyle bir hastalığa yakalanmadığını teyit ettik.

Bir gün kendisiyle yapılmış bir röportaja denk geldim. Röportaj fotoğraflarını da yayınlamışlardı. Nuri Pakdil öyle bir gülüyordu ki sanırsınız o çok düşkün olduğu Orta Doğu'su gül bahçesine dönmüş.
Röportajı okumaya devam ettim. Okudukça bir bir yıkıldı Nuri Pakdil'in sükût kaleleri. İslamcı, devrimci olduğunu, İslam hakimiyetini istediğini bas bas bağırıyordu röportajda. Ne güzeldi. Biz de zaten tersini söylememiştik. İsterdik ki yıllar süren suskunluk yerine, imza da versin, resim de çektirsin meydanları da boş bırakmasın. Ya sükût savaşını sürdürüp kahramanımız kalsaydı ya da bu yaşta yeni moda şairler gibi imzalarla, resimlerle, tüm sükûtunu bir kenara bırakarak yaptığı konuşmalarla, aldığı ödüllerle, kendini hiç yormasaydı. 

Ya susmasını bilmeli insan ya da üstat Sezai Karakoç gibi er meydanında cenk etmeyi...

Size şunu sormayı çok isterdim: ''Beni muhafazakâr kesimden çok solcu ve Marksist kesim izlemektedir. Muhafazakâr kesim benim anlatım yeteneğimden rahatsız oldu. Anlayamadı. Eksik yorumladı. Bu yüzden benden kopuktur.'' derken acaba neyin kafasını yaşıyordun usta? 
İslamcılar sizi yeni mi keşfetmişti? 

Söylesene usta, imza günlerinde ziyaretinize gelen iman ve aksiyon dolu gençler, genç şairler, baş örtülü bayanlar hangi Marksist kesimin insanlarıydı?

Sahi, her şeyi unutmuş muydun usta? Yoksa sende mi değişiyordun sistemler gibi. 
Ne diyordun sözlerinde; ''Ne emek, ne ekmek; önce kalbimiz bozuluyor çünkü.'' önce kalbimiz...


                                                                 
                                                              乇.乃

2/12/2016

ŞUBAT AYINDA YİTİRDİKLERİMİZ

şubat ayı

Kimi Refik-i Âlâ'sına kavuştu, kimi şehadet şerbetinden yudumladı. Benim için Şubat şehadet ayı, Hakk'a yürüyenler ayıdır.Çoğu yüreklerimizi yakıp gitti.Kimi son nefesine kadar davasının peşinde olmasıyla, kimi hizmetleriyle, kimi sözleri ve duruşuyla, kimisi şehadeti ile yolumuzu aydınlattı. 

Kimler mi Hakk'a yürüdü?

 2- 28 Şubat 1982 Hama Şehitleri

 4 Şubat 1871 Şeyh Şamil

 4 Şubat 1926 İskilipli Mehmet Âtıf Hoca

 4 Şubat1931 Es'ad Erbili Hazretleri

10 Şubat 1918 Sultan II. Abdülhamid Han 

11 Şubat 2015 Özgecan Aslan

12 Şubat1949 İmam Hasan El Benna

13 Şubat 2004 Zelimhan Yandarbiyev

16 Şubat 1459 Akşemseddin Hazretleri

17 Şubat 1994 Abbas Musavi

20 Şubat 2015 Fırat Çakıroğlu

21 Şubat 1965 Malcolm X

25-26 Şubat Hocalı Şehitleri

23 Şubat 1979  Metin Yüksel

27 Şubat 2011 Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Ve hala devam eden operasyonlarda şehit düşen askerlerimiz, polislerimiz. Allah şehadetlerini makbul buyursun. Şefaatlerinden bizleri mahrum bırakmasın. 

NOT: Ayrıca gerçek bir derviş olan canım anneannecim de 15 Şubat 2003 te Kelime-i Tevhitle, Kelime-i Şehadetle, imanlı bir şekilde  Refik-i Âla'ya, yürüdü. 

NOT: Tüm yitirdiklerimiz için birer Fatiha okumayı unutmayalım.

           

                                       乇.乃


2/08/2016

BLOG HESABINIZDAKİ İÇERİK ÇALINDI MI?



Geçen sabah blogger arkadaşlarımızdan Meri Chen'in blogunun, Youtube hesabının silinmesi şokunu yaşadık.                   Blogunu kurtardı ama ne yazık ki Youtube hesabını geri alamadı.Verdiği emekler silindi. Gerçekten çok üzücü bir şey. Maalesef eser sahipleri ve Google bu çalınma işine cezai yaptırımlar uygulamadığı için emek hırsızları kolayca içeriklerimizi çalabiliyorlar.

Dün yine Renkli Tırtıl arkadaşımızın blog içeriklerinin neredeyse tamamının çalınmış olduğunu öğrendik. Kendisi blogger arkadaşlarımızın haklarını korumak için kurulmuş derneğimize bu durumu bildirdi. Dernek üyesi arkadaşlarla Google ye spam site şikayetinde bulunduk.
Umarım Google bir an önce incelemeye alır ve hesabı kapatır.
Ayrıca dernek avukatımıza durumu bildirdik. Bugün çalıntı yapan siteye ihtarname çekecek.

Şimdi içeriklerimizi korumamız için neler yapabilir biraz bahsetmek istiyorum.
Belki çoğunuz biliyorsunuzdur. Beraber hatırlamış oluruz.

1) İlk işiniz şu an blogunuzun, sitenizin veya sayfanızın iletişim kısmında, o siteye yönetici olarak giriş yaparken kullandığınız mail adresiniz ekliyse sayfadan hemen kaldırın.

2) Kendinize yeni bir mail adresi açın. Mümkünse bu adresinizi kimse bilmesin.
Sitenize yönetici olarak bu yeni mailinizi atayın. Bloga giriş yaptığınız maili sadece bu iş için kullanın.

3) Tüm hackerların ömründe bir kere de olsa denediği, en eski, belki çoğunuzun bildiği yöntemlerden biri, spam mail, mesaj ile hesap hackleme. Size gelen genelde resimli bir maili, mesajı resmi görmek için açıp tıkladığınızda, bilgisayarınızı zırh gibi koruyan anti virüsünüz yoksa, resime gömülmüş olan casus yazılımla bilgisayarınızda ne var ne yok alıyorlar. Bunun olmaması için tanımadığınız kişilerden gelen gerek sosyal medya mesajlarına, gerekse mail iletilerine karşı çok dikkatli olun.

4) Yine tüm hackerların ömründe bir kez olsun denediği, yine çoğunuzun bildiği bir yöntem olan fake site ile hackleme yöntemi. Mesela size facebook, twitter, mail vs. adreslerinden bir mesaj geldi. Mesajda şu sayfa senin ismini, resmini kullanmış, şu sitedeki marka kıyafetler çok ucuz vs. dendi ve link yollandı. İlk önce yollayan kişinin güvenirliliğini sorgulayın. Ardından eğer linke tıkladıysanız, mesela sizi bir facebook sayfasına yönlendiriyorsa ve giriş yapın diyorsa, ilk iş olarak tıkladığınız linkin sahte olup olmadığına bakın. Facebook linkinin uzantısından kesinlikle farklıdır. Bazı hesapların ise com, tr, org gibi orjinal uzantısı değiştirilmiştir.
Bu hususta da dikkatli olunmalı.
(ÖRN: www.ffaceboook.com. www.twittterr.com www.garanntii.com. (com.tr olması gerek.)  

5) Sitenizin tek yöneticisi siz olun.

6)  Sık sık şifrelerinizi değiştirin. Şifreniz hem harflerden, hem rakamlardan, hem de sayılardan oluşsun.              Ezberleyemem filan demeyin, ezberleyeceksiniz. İsterseniz sevdiğiniz bir şiirin tek mısrasını da şifre yapabilirsiniz. Gayet etkili bir yöntem.

7) Biz başak burçlarında atfedilen her gün bilgisayar temizliği yapma işini siz de yapın.
Her gün olmasa da haftada bir kez kuvvetli bir anti virüs ile bilgisayarınızı taratın.

8) Her siteden resim, video vs. indirmeyin.

9) Sağ tuşu kapat özelliği işe yaramıyor maalesef. Javayı etkinleştirme deyip, sağ tuş kullanım özelliği kapalı olan, istediğiniz siteden içerik kopya edilebiliyor.
Yine de siz sağ tuşu kapatın, caydırıcı olabilir.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Sizin önerileriniz varsa ekleyebilirim. 
Facebookta Blogger Derneği grubumuza üye olmanız bizi daha güçlü yapacaktır.

                                                   
                                                  乇.乃