9/23/2018

DÜNYANIN TÜM ZAYIF İNSANLARINA: ''ÖLÜN ARTIK''


bezdum da bezdum


Hey Sen!
Yiyip yiyip kilo al(a)mayan,
Bağırsağındaki kurtlarla hızlı sindirim için en az 50 yıllık sözleşme yapan,
Ay ben ekmeksiz doymam diyerek makarna ve bilumum karbonhidrat depolarını gece dahi yiyebilen,
Gizli gizli spor yapan,
Troit sorunu yaşayıp çok terleyen,
Agresiflikten, fesatlıktan yahut her şeyi kafaya takmaktan yağları eriyen,
Yediklerinin üstüne semer versen yiyen,
My 600 lb life'ı vakit öldürmek için  izleyen,
Evet sana diyorum, 36-38 beden arası, zayıf, sıska kişilik.
Sen ve senin gibi Safinaz'ların yer yüzünden silinip gitmesini, tüm kiloluların, ödemlilerin, tombulların âri ırk olarak dünyaya hükmetmesini diliyorum.
Söylesene bana, zayıf insan ne işe yarar ha? 
Hastalıklı mısın yoksa sen? 
O yüzden mi böyle çöp gibisin? 
İki kilo bir şey taşı desek yere çakılırsın. Ben sana diyim çok zayıflık iyi bir şey değil. 
Hem, rüzgarda nasıl yürüyorsun ya sen?" derken, aslında kalbinden geçen:
( Zayıflayamadığım, kilomu, yediklerimi kontrol edemediğim ve su içsem yaradığı için seni o kadar kıskanıyorum ki iki çocuklu kocaman kadın nasıl böyle fit kalabiliyor diye olur olmadık zamanlarda kafama takıp gece gündüz sana kötü enerji yolluyorum. )


zayıf insanlar ölün


Zayıf insanlara kafayı takan arkadaşlara sesleniyorum: Yapmayın bunu. Senelerdir ve özellikle bu yaz boyunca buna benzer cümleler duydum. O kadar rahatlıkla söylendi ki bu sözler yüzüme yüzüme en gamsız insan bile kırıldığımı fark edip utanır söyleyemezdi. Biraz düşünceli olun ya.
Bu zayıflar size n'etti arkadaşlar?
Hadi onlara saygınız yok anladım da bari iğne ucu kadar kendinize saygınız olsun.
Bazılarınıza patavatsızlıkta, Oxford'da kürsü filan açılsa az gelir be.
Biz hiç size patlayacan, az ye, yağ bidonu gibisin diyor muyuz?
Çok merak ediyorsanız söylüyorum: Gen ve metabolizma en büyük etken.
Durun hatta anlayacağınız dilden söyleyim size.
Vermeyince Mabud neylesin Ma(h)mut. Yaradan size vermemiş yok işte. Kabullenin artık.
Bezduk da bezduk...


                                                           乇.乃
                                                                                                         

9/12/2018

Rachid Taha Kimdir?

Özellikle 80 ve 90 neslinin aşina olduğu, benim de çok sevdiğim bir sanatçı hayatını kaybetti bugün.


Rachid Taha...

Öğrenciyken, özellikle geceleri müziğinin ayrı bir yoldaşlığı oluyordu.  Rai müziği ve cheb sanatçılar epey ilgimi çektiği için çokça dinlerdim kendisini, Allah rahmet eylesin.

Rachid Taha, 1958 yılında Cezayir'in Oran şehrinde doğmuş ve 10 yaşında ailesi ile birlikte Fransa'ya taşınmıştır.
Cezayir'de bedeviler arasında doğan rai müziğini kullanan Taha'nın eserlerinde politik yönü hayli ağır basmaktadır. 
Rai müziği bir nevi protest müziktir. Rai müziği sanatçılarına ise cheb denir. İsimlerinin önüne cheb yazılır.

Rachid Taha'yı dünyaya tanıtan Ya Rayah isimli eseri olmuştur. Ülkemizde ise hem bu eserle hem de Cheb Khaled ve Faudel ile verdiği konserde ortak seslendirdiği, Abdülkadir eseri ile tanınmıştır. Bu konser ise daha sonradan 1,2,3 Soleils albümü olarak piyasaya sürülmüştür. 

Sevenlerine bir sürü güzel eser bırakıp aramızdan ayrıldı. Hoşçakal çocukluğumuzu, gençliğimizi şenlendiren adam.

                                              乇.乃


9/01/2018

STEFAN ZWEIG-BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU (Yorum)




Yaşama tutunmak zorunda kalırsam, bu mektubu paramparça edeceğim ve her zaman yaptığım gibi sessizliğimi, bilinmezliğimi korumaya devam edeceğim.
Ancak bu mektup şu an elindeyse, bil ki artık ölmüş olan bir kadının, hayatını en başından son anlarına kadar sana adamış olan bir kadının hayat hikâyesini dinliyorsun.
Sözlerim seni korkutmasın sakın. 
Bu ölü kadın artık hiçbir şey istemiyor; ne sevgi ne acınma ne de bir teselli... 
Sadece tek bir şey istiyorum senden; şu an sana sığınan acımın bana söylettiği her şeye inanmanı.Hepsine inan, senden tek isteğim bu. 
Hem hiç kimse biricik çocuğunu ölüme teslim etmişken yalan söylemez.


''Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920'li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur.'' demiş İş Bankası Yayınları.
Bende Panama Yayınevi'ne ait baskısı mevcut. Bu yüzden arka kapak yazısını ekledim.
Panama Yayınevi, Zweig'ın kapak tasarımlarında basite kaçmış gibi görünse de hikayeler  bitince tema bütünlüğü oluşturduğu anlaşılıyor.

Yorumuma gelince; 
Stefan Zweig... 
Okuyorsunuz, anlatmaya gerek yok. 👆
Bir kadının en masum, en temiz hisleri, hayal kırıklıkları, saplantıları, arzuları, tutkuları hatta aşkı bu kadar mı güzel anlatılır? Anlatılıyormuş işte. Hem de bir erkek tarafından...
Stefan Zweig gibi adamlar bu dünyayı kaldıramaz ki kaldıramadı da.
Zweig sen nasıl bir kralsın?  👏

      satranç

          Mektup daha ilk cümlesi ile sizi öyküye esir edecek.
            ''Sana, beni hiç tanımamış olan sana...'' 

                                                             

                                                               乇.乃