Bambaşka bir şehirden, birkaç yüz kilometre öteden, telefonun öbür ucundan, kan kokusu alabilir misiniz?
Ben bir kez aldım. Günlerce gitmedi burnumdan kokusu.
Bu ne bir sanrı ne halüsinasyon ne de bir hayaldi. Nefes almak kadar gerçek, içtiğim su kadar derindi.
6 şubat 2023...
Yaşadığım şehir depremden etkilenmiş fakat can kayıplarının olmadığı bir yerdi. Ama ne o geceyi ne o gecenin gündüzündeki kimimizin aklında 3. kimimizin aklında 4. deprem olarak kalan şiddetli depremi ne de o geceden sonra yapayalnız bırakılışımızı unutmayacağız. Ölsem unutmam derler ya, o hesap işte.
Ölsek unutmayacağız...
Kışın en şiddetli günlerinde depremin, ihmalin, kara kış soğuğunun aldığı canlarımızı rahmetle anıyoruz...
O gece 5 kat aşağı nasıl indiğimi hala aklım almıyor ama Allah güç veriyor diyorum. İner inmez deprem merkezine bakmıştım. Sevdiğim, doğru düzgün vedalaşamadan ayrılmak zorunda olduğum herkes o bölgedeydi. O gece ne kar yağışı durdu, ne de soğuk acımasızlığını kesti.
Her yer kar, her yer insan, korku dolu gözler, depremden kaçan arabalarla dolu benzinlikler...
Şubat ililklerimize kadar donduruyordu bizi ama üşümüyorduk, üşümeye hakkımız da yoktu gerçi. Nereye gidiyorduk bilmiyorum ama tek bildiğim sallanmayan bir yer aradığımızdı.
Geceki depremlerde kedimiz Miço'yu almayı unutmuştuk. Gündüz, sanırım deprem olmaz artık diyerek girdiğimiz evde geceden daha şiddetli olan depremde sallantı durur durmaz ''Miço oğlum neredesin?'' diye bağırınca, deprem anında saklandığı çamaşır makinesinin arkasından çıkagelmişti ve onu da yanımıza almıştık. Biz nereye Miço oraya..
Gözlerimizde korku, her an sallantı hissi her an kafaların kalkıp baktığı yer avizeler...
O geceden konuşmalarımızı eklemek istedim. Nasıl aklıma geldi bilmiyorum ama kendimizi dışarı atar atmaz Kahramanmaraş'a Şanlıurfa'ya, Gaziantep'e, Hatay'a okul arkadaşlarıma yazmıştım.
Sonraki günler mi kötüydü yoksa o ilk gün mü emin değilim ama gün geçtikçe hepimizin daha da kötüye gittiğini biliyorum.
Kaçıncı gündü bilmiyorum N.B Kahramanmaraş'tan aradı arkada sürekli çalan siren sesleri, ambulans sesine karışmış kalabalık uğultusu, ''Abla her yer kan kokuyor dedi. Akrabaları teşhise gidiyoruz, teşhis edecek kimse kalmadı biz gidiyoruz, abla yüzünün yarısı yoktu ezilmişti...'' Canım N.B henüz yirmilerinin başında, benim neşe saçan kuşum, hazırlık sınıfında akşam yemeği arkadaşım, delirmiş gibi aynı şeyleri söylüyordu. Öyle derin hissettim, öyle sesler duydum ki o gün ahizemin karşısından, günlerce yemek yiyemedim, o kan kokusuna karışmış ölüm kokusu burnumdan gitmedi.
1ay sonra kendi dertleri yetmiyormuş gibi bana moral olsun diye görüntülü arama yapmışlardı, N.B yi depremden sonraki ilk görüşümdü benim tombişim dediğim kardeşim öyle zayıflamıştı ki hem kendi derdime hem de ona ağlamıştım. Elbette haberi olmamıştı. Bu satırları okursa olacak ama.
Her ders sonunda ''Ben kesin kaldım abla.'' diyen canım E.Ç seni nasıl unuturum? Bir şehit vardı, Zonguldak'tan o şehidin karavanı onlar için getirilmişti. Bir gün konuşurken E.Ç demişti ki ''Abla bu karavan şehidin ama sanki bugünler için hazırlanmış, bize gönderilmek için bekliyor gibiydi. Bu karavan sanki yaşıyor abla.'' demişti. E.Ç ben okuldan mezun olup o şehri terk ederken, derdini içine atan bir kız değildi ama deprem öyle bir geçmişti ki hayatımızdan, E.Ç gözlerindeki derdi saklayıp benim derdime üzülüp bir de güldürmeye çalışmıştı. O gün görüntülü konuşmada karavanın her köşesini göstermişti, gerçekten yaşıyor gibiydi. Evin küçük, nazlı, bazen de şımarık küçük kızı gibi sandığım, hazırlıkta kanatlarımın altına alıp her şeye karşı koruduğum E.Ç büyümüş, kocaman kız olmuştu. O gün telefonu kapattıktan sonra da ağlamıştım.
Gözlerinizdeki o ışığı görememeye, sizinle son kez vedalaşamadan ayrıldığım, bana dar edilen o şehirdeki tüm güzel anılarımıza, küçük kız kardeşlerim gibi gördüğüm herkesin kendi derdinin yanına beni de eklemelerine, o eski neşeli hallerini bir daha göremeyecek oluşuma en çokta on binlerce canın göz göre göre ölüme terk edilmesine ağladım belki de...
Fakülteden, üniversiteden arkadaşlarımızı da yitirdik. Burada, tanıdığı tanımadığı herkesin Nahiv ve Belagat derslerine katkısı olmuş Ali Hoca'yı da rahmetle anmak istiyorum. Bizden bir önceki dönem mezun olmuştu. Fakülteden bizzat tanışmayan birçok kişi bile Ali Hoca deyince kim olduğunu iyi bilir.
Senin bizde hakkın kaldı Ali Hocam bizimse hiç yoktu. Rabbim cennet bahçelerinde dinlendirsin seni.
Fakülte ne öğrencilerine ne de kayıplarına yeteri kadar değer vermedi. Ali Hocanın fotografını bile eklememişlerdi hiçbir yere. Kayıplarımızın fotoğraflarını da kaldırmışlar. Bu ayıpta rektör M.D.K nın Elazığ'lı avanelerinin ve dekan H.A hocanın olsun. Ömür boyu bu ayıbı taşıyın. Diğer öğrencileriniz size saygı duyabilirler, ben sıradan bir öğrenci olamadığım, içinizde yaşadığım için ne öğrencinizken ne de mezun olduktan sonra size saygı duydum.
Sizlerden gerçekten utanıyorum. Siz de Müslümanlığınızdan utanın.
Söyleyecek çok şey var fakat ben akademisyen dünyasının iğrençliğine en azından bu yazımda değinmeyeceğim. Gidenlerin hatrına...
O gece ve sonrası depremin şiddetli olduğu bölgeden herkesle yazışmalarımızdan birkaç hatıra bırakmak istedim. İnsanımızı günlerce şu halde bırakan herkes insanlığından utansın ve yüce Rabbimize hesap vereceği günü beklesin...
Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, geride kalıp yaşam mücadelesi verenlere de sabır diliyorum. :(
YanıtlaSilAmiiin
SilRahmetli oldu şu an ismini hatırlayamıyorum hani deprem dede derlerdi bir deprem uzmanı vardı, "Deprem öldürmez, bina öldürür" derdi. Televizyonda görüyoruz tamamen yıkılmış, çökmüş binanın hemen yanında sapasağlam binalar da vardı. Kabahat depremde, fay hattında değil, kabahat çürük binalar yapan, kolon (binayı taşayan ayak!) kesecek kadar zeka özürlü olan, (hep diyorum lütfen akrabalarınızla evlenmeyin, zaten ülkenin IQ düzeyi düşük, böylece iyice düşüyor), demirden çalan, inşaat yapmayı bilmeyen (mesela demiri bükmeyen, çok aşırı ve çok az demir koyan, statik, mimari, mühendislik bilgisi olmayan) sonra da o binalara rüşvetle izin veren, kaçak yapıya rüşvetle izin veren, oy için kaçak yapılara af çıkaranlar da ve kolonun kesildiğini bile bile o binalarda oturanlarda kabahat.
YanıtlaSilBir sosyal medya kullanıcısı yazmıştı, "Şimdi tutup uzman, binamızın deprem dayanıksızlığı için bilirkişi getirsem, şikayet etsem oturduğum apartmanı 20 daire varsa 15'i itiraz eder, beni suçlar, kimisi de para vermek istemez" diye. Valla acayip bir milletiz ne diyeyim?
Ben, oturduğumuz bina için yangın alarmı, hırsız için kamera koyduralım dedim çok para diye yaptırmadılar. Halbuki kimsenin evi yangına dayanıklı değil. Kimsenin evinde yangın merdiveni yok, depreme dayanıklı mı bilmiyorum. İnsanlar evlerinde soba için kolona baca deliği açıyorlar, söylesen kabahatli olursun "Bişicik olmaz" derler. "Allah korur" derler. Bu kafa yapısı dünyanın en tehlikeli kafa yapısı.
Kısaca deprem değil cinayet bunlar. Bile bile çürük çarık bina yapıyorlar, müteahhitlerden çoğu kaçmış, nerede olduğunu bilen yok. Hoş müteahhitleri bulsan, idam bile etsen neye yarar? Gidenler geri gelir mi? Gidenlerden çok daha büyük acıyı da tüm yakınlarını kaybedenler çekiyor. Onlar her gün, her gün o acıyla kahroluyorlar.
Japonya'da deprem oluyor, 5 kişi ölüyor! Ülke dünyanın en büyük fay hattında ama adamlarda iş namusu, iş disiplini var. Kötü bir şey yapsa gidip harakiri yapıyor. "Ay benim yüzümden öldüler" diye. Yıllar önce 17 yaşındaydım üni. hocamız, başta Almanya çok ülke gezmişti, "Bizde disiplin yok" derdi. Evet yok, gözümle görüyorum, yıl olmuş 2025 hâlâ otobüste sıraya girmeyi öğrenemediler. Caddede karşıdan karşıya geçerken sağdan yürümeyi öğrenemediler. İş ahlâkını öğrenemediler. Paragöz olanların, dini, imanı para olanların iş ahlakı yoktur.
Ya çok uzun yazdım kusura bakma, deprem değil kötü müteahhitler, rüşvetçiler, kolon kesen gerzekler yüzünden öldü tüm o insanlar. Okulda niye resimleri kaldırmışlar anlayamadım.
Umarım gerçekten öteki dünya vardır da hepsi şimdi mutlu, huzurlu bir boyuttadırlar.
Kalanların acısı dinmeyecek :( sabırlar bol bol diliyorum çok zor...
Unutmadan Miço'yu sağ salim bulmana çok sevindim.
Ahmet Mete Işıkara idi rahmetli. Çocukluğumuzda okulların her yerine onun bilgi afişleri asılır sık sık deprem tatbikat belgeseli izletilirdi bize. Ülkede en ucuz şey insan canı. Kendimizi değersiz hissetmek, insanca yaşama layık görmemek iliklerimize işlemiş. Avrupa insanının yaşamına çok özeniyoruz ama onlar gibi insanca yaşam talebimiz yok. O tarihten itibaren değişen hiçbir şey yok mesela önlem adına. Her apartmanda var demek ki bu insanlar. Biz de kimseyi ikna edememiştik. Allah korusun yaşamadan akıllanmayacak bazıları demek ki.
SilHah, evet. (Korkarım Alzheimer olma yolundayım)
SilAkıllanmazlar bilgeciğim. Desek ki, "Ya apartmanı bir gösterelim uzmana, yarın, bir gün deprem olacak" 20 daireden 10'u itiraz eder. Kimi cimrilikten, kimi kiracısından olmamak için, kimi üşenir, yıkılsın deseler onu da istemezler, nereye gideceğiz derler, kimi şu sebepten, kimi bu sepepten. Valla acayip bi toplumuz. (bi' yi özellikle öyle yazdım:))))
Dediğin gibi yaşamadan akıllanmayacaklar.
Kendileri akıllanmadıkları gibi bizi de delirtiyorlar. Umarım bir musibet gelmeden akıllanırlar.
Silvalla ya biz uzakta olanlar da şok olmuştu, içimiz ezildi, unutulcak olay değil. kan kokusu almak ne korkunç bişey olmalı, canlı yaşayanlar için.
YanıtlaSilÇok acı çok zor. Rabbim bir daha yaşatmasın.
Sil